Kayıtlar

Eylül, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AY'LA SELAMLAŞMAK...

Sabahın bir vakti güneş doğmadan az önce hilal formunu almış  Ay dağların tepesinin az ötesinde karşılıyor bakışlarımı. Geceye ışık veren Ay gün ağarsa da kaybolmamış henüz. Demek ki Ay'ın diyecekleri var  bana. Bu vakit olmuş kaybolmadığına  göre. İlk selamı Ay'a verip bekliyorum gözlerim kapalı Güneş'in doğmasını. Biraz sonra doğacak Güneş'in şahitliğinde Ay ile başlıyorum sabahın çok mu çok erken vaktinde muhabbete. Sevgili Ay formunu yenilemiş olman formumu yenilememe için bir uyarı mı?  Ay: Ey yolcu seni bu aralar dolmuş, taşmış, hatta  ve hatta aşmış buluyorum. Birazcık kendine gel, hizala kendini,   azıcık ta olsa  şekil değiştir. Benim kadar incelmesen de azıcık incelmekte fayda var.  Gülümsüyorum Ay'a. Bu kadar nobran olmak zorunda mısın?  Sevgili Ay. İncelecek vakit mi var. Hareket alanı mı kaldı bana? Görmüyor musun  halimi? Ay: Ah tatlım ne zamana kadar kurban rolünü oynayıp şikayet enerjisinden çıkacaksın? Bende sorarım...

KOCAMIŞ ASLAN...

Resim
Yazdıklarımı okuyanlar bilir hayal dünyamın mimarı dedemdir. Anlattığı masallarla gezdirirdi beni diyar diyar. Kürsüsüne oturup, isli gaz lambası ve yanan kuzineden tavana yansıyan ışık oyunları ile birlikte hayallere dalar, dedemin anlattığı masalların kahramanlarına eşlik eder, masalın bir varmış bir yokmuş ile başlayan cümlelerinden sonra, bir var bir yok olurdum. Yaşadığım zamandan ışınlanırdım bir başka zamana. Bugün dedem yanımda olmasa da ruhu ile eşlik ediyor olmalı içinde bulunduğum hale. Masal dinleyesim var yine. Çocukluğuma dönüp dedemin dizinin dibinde uyumak istiyordum anda. Dedem olmasa da yanımda, yanan lambadan is çıkmasa da, tavanda yanar döner ışıkları izleyeli yıllar çok uzun yıllar geçse de, olsun diyorum. Uyumadan önce pamuk prenses ile yedi cüceleri anlatısın dedem bende uyurken kucakta taşınayım yatağa. Masal başlıyor kötü kalpli kraliçe " Ayna ayna var mı benden daha güzeli?  Ayna cevaplarken "Yedi cücelerle yaşayan pamuk prenses var senden de güzel....

PARMAKLARIN GEZİNTİSİ...

Bir kaç gündür kelimelerle olan gezintime ara vermek beni müthiş derecede rahatsız ediyor. Gecenin bir vakti "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır."  sözüne istinaden  bir kupa kahve eşliğinde  kelimeleri ve dostları  oturtuyorum soframa. Bir yudum kahve, garip bir huzursuzluk hali içinde debeleniyorum anda. Bendeki rahatsızlığı fark etmiş olmalı anahtar deliğinden bal renkli bir göz, meraklı  bakışlarla gözetliyor beni gecenin içinde.  Benim de bakışlarım onun dilinden ve yüreğinden kopacak kelimelere takılıyor anda. Sesleniyor bana . "Ey avare yolcu! Dağların jokeri! Birazcık uyanık ol ardında, arkanda gıybet yapanlar, hakkında konuşanlar var. Yoksa sen misin gıybet yapıp vıdı vıdı konuşan? Eğer sensen bakışlarını kendi hayatına çevir." diye tatlı sert bir yerden uyarıyor senle birlikte beni." Hangi konuda onaylanma ve kabul görme içindesin?" diye de   soruyor ardından. Ardımdan gıybet yapanlar yapsın o onların sorunu da benim derdim kendi...

HER GÜNÜN BİTİMİ...

Bir hatıra defterinin sayfaları arasından fısıldanıyor kelimeler. Başbaşa vermiş iki bebek resminin üstüne ve altına düşen kelimeler günün bitiminde bana rehberlik etmek için beklemişler sanki yıllarca. Masumluğun  ve saflığın gülücükleri eşliğinde uzak çok uzak zamandan yakın çok yakın zamana şerh düşmek istercesine takvimden koparılmış, kesilmiş. itina ile katlanıp  hatıra defterinin son sayfasının ardına iliştirilmiş beyaz bir sayfada iki bebek gülümsüyor bana.  Sözler zamansız zamandan an'a gönderme gibi. Zamanında koparılıp zamanında ulaşmış olmanız benim için çok ama çok manidar. Candan Erçetin "Hoş geldin Melek" şarkısı  ile eşlik ediyor bebekler ile birlikte  yolculuğuma. Sayfanın üstüne "Günün bitimi" sayfanın altına şu sözleri düşmüş takvimi tasarlayan. " Her günün bitiminde bir şeyler öğreniyorsun, ömrün sana vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa, sabaha gülerek açabiliyorsan gözlerini, büyüdüğüne üzülme! Bırak, günler sende iz bıraksın. Bırak, çizg...