BİR ÖĞRETMEN VE BİR ÇOCUK


Yaşanan her ilkler heyecan verici. Bizde abimle ilkokulunun bahçesindeyiz birlikte. Abim, kesme taşlar içinde saklı çocukluğuna özlemle bakarken bende hayale dalıyorum  anda. Sarışın bir çocuğun  siyah önlüklü halini düşlüyorum. Beyaz bir yakalık takıyorum boynuna. Sonra yakalık  var mıydı o zamanlar da ?  diye soruyorum içimden abime. Öğretmenin zil sesi yerine " Haydi çocuklar içeri..."  sesi çınlıyor kulaklarımda. İtiş kakış giriyoruz sınıfa. Ön sırada otururken buluyorum abimi. Sarışın, bakışlarında muziplik saklı,  tatlı mı tatlı, ufak tefek bir çocuk. Tüm çocuklar kara önlüklü. Beş sınıf, bir öğretmen  tek odalı, kesme taşlı bu  binada, hepsi bir arada.  Hepsi mutlu. Mevsim Sonbahar. Hava soğuk. Beşlerden bir çocuk sobayı yakıyor.  Dışarı soğuk. İçeri sıcak. İçeri çocuk. Sonra ders başlıyor. Birler beşleri. beşler birleri  dinliyor. Oluyor beş dikiş. Öğretmen soru soruyor. Kimi ben ben diye bağırıyor, kiminin boynu bükük , kiminin parmağı kalkmakla kalkmamak arasında sıkışmış  vaziyette oldukça ürkek.  Parmaklar bir havada, bir inik. Zil sesi yerine bir köpek havlıyor. Ders bitiyor. Beyaz bezden çantalar omuzda çığlıklar eşliğinde kapıdan çıkıyoruz bir bir.  Birlerden  bir çocuk  öğretmen  olmuş. Kesme taşlı okulunda  çocukluğunu arıyor.

14.11.2022    

Günay AKBAYIN YİĞİT


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYAH BEYAZ BİR FOTOGRAF KARESİ

ÜSKÜDAR'A GİDERİKEN...

CEMRELER DÜŞMEDEN ÖNCE...