DAĞ VE YOLCU
Bir hayalle kulübeme konuk ettiğim iki güzel insanın kayboluşlarını izliyorum yolun başında. Vedalaşmalardan haz almayan ben kulübeme dönerken üzgün ve bezginim . İçim buruk, garip bir boşluk içindeyim. Varlıklarının eksikliğini hissediyorum. Her hallerinin yerinde ayrı bir boşluk oturmuş sanki. Sesleri, duruşları, oturuşları, anlattıkları, dinlediklerim, öğrettikleri ve öğrendiklerim eksik. Onlarla birlikte bende eksiliyorum anda. Boğazıma oturuyor koca bir yumruk. Her veda da sus olur, pus olurum. Her vedada gidenle birlikte bende gider yok olurum. Li Po gibi kayboluyorum sessizce anda. Varım ama yokum aynı zamanda. Her kayboluşun ardında bazen yollara bazen dağlara sığınırım. Dağlar annem olur teselli ederler hüzünlenen kalbimi. Şefkatle sararlar beni. Sesim sessizliğimde kaybolur. Ah bir bilseniz dağlarla ve yollarla olan hikayelerimi. Kaç kez bağrına basıp avuttular. Kaç kez gözlerimden akanı başlarına taç ettiler. Kaç kez heybetinden sual edilmez deyip dimdik dur dediler. Hele de bir dağ var ki Dersim diyarında nereye gitsen görünür ve görülür. Dağların ardında ki dağ. Jele adlı bir kadından almış adını. Kışın bir geline döner. Baharda çiçeklere bürünen çekici bir kadın. Her mevsim değişir. Her mevsim dönüşür. Her mevsim yel olur savurur ve savurulur. Dersime yolu düşmüş her yolcu görür Jele'yi. Rüzgarla savrulup çöllere düşen bu güzel, dağ gibi heybetli ve vakur bir şekilde karşılar bu diyardan geçeni. Kulübeden çıkıyorum. Jele göz kırpıyor uzaktan bana. Elime aldığım değneğin ucuna takıyorum çıkınımı. Sırtımda çıkınım düşüyorum yollara. Ayrılıktaki hüznü Jele ile paylaşma vakti. Tırmanışa geçiyorum. Soluksuz kaldığımda oturuyorum gölgesi büyük, gövdesi muhteşem bulduğum bir ağaca sırtımı yaslayarak düşe dalıyorum. Büyük bir felaketten kaçmışlar babası ile Jele yollara düşmüşler. Dağ dağ gezmişler. Babasının kızına murat aradığını. Haydar Haydar diye seslenen bir babanın oğlundan dinliyorum. Kar kaplı toprak damlı bir evde. On iki rüzgarla karşılaşıp her biri ile ayrı ayrı muhabbetine tanıklık ediyorum bu masalın içinde. Jele'nin babasından ayrılışını, rüzgarla birlikte savruluşunu, Habeşistan da bir çöle düşüşünü, çölde kovalanışını, kaçışını, Pirke adlı bilge bir kadının yol göstermesiyle kurtuluşunu yaşıyorum Jele ile birlikte. O dağ oluyor ben yamacında dinlenen yolcu. O kovalanıyor ben kaçıyorum. Düş işte...
Ah Jele ah ... Sana yaslanıp yüreğime oturan hüznü gözlerimden akıtacaktım bağrına. Heybetli bir dağın ardındaki kadını avuturken buluyorum kelimelerin içinde kendimi. Yaslandığım ağaç şahit oluyor bu ana. Ellerimle okşadığım toprak şahit. Jele'ye omuz oluyorum akıtıyor gözyaşını bağrıma. Gökyüzünde seyreden bulutlar aracılığı ile. Elimin tersi ile siliyorum yüzünü. Seni anlıyorum dağ gibi güzel, dağ gibi heybetli, erişilmesi zor, savruk kadın. Sana görünmek ve görülmek yakışır. Savruluşların etkisi ile yollarda kendini arayan her kadın; senin gibi görünür olmalı diyorum. Jele dağ oluyor. Dan Millman yazar. Ben ise dağları ve yolları arşınlayan avare bir yolcu, Pirke ile Li Po bilge birer kılavuz. Ne kadarda benzer hikayelerimiz. Her arayışın bir yolcusu. Her yolcunun bir yolu. Her yolculuğun bir bilgesi olurmuş. Zaman içinde...
17.02.2024
Günay AKBAYIN YİĞİT
Yorumlar