Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ALDANIŞTAKİ GÜZELLİK...

Günün ilk ışığı ile birlikte yattığım yatağın sıcaklığından ayrılıp ayaklanıyorum. Nevroz baharı müjdelemiş olmasına rağmen üşüten bir serinlik karşılıyor bedenimi. Sırtıma aldığım hırkama sarınıp dağların ardından yüzünü gösteren güneşe dönüyorum yüzümü .Annem gibi. Dualar eşliğinde yakarıyorum Ya Hakk. Ya Muhammed. Ya Ali. Yüce yaratıcıdan zor anlarımızda imdadımıza yetişmesi, yardımını esirgememesi için rica ve minnet ederek yakarıştayım her sabah olduğu gibi.  Öncelikle doğaya, hayvana, canlı cansız  her bir varlığa, zorda darda olana, konuya, komşuya, aileme ve  sonrada  bu naçar avare yolcuya yardım için niyazda bulunuyorum. Bildiğim öğrendiğim dilde.  Yakarışım bitince kulübemin önünde çiçeğe durmuş badem ağacı takılıyor gözüme. Bir gelin misali o kadar güzel ki. "Bir aldanışa bu kadar mı yakışır çiçek" demeden edemiyorum Bu söz üzerine   Aziz Nesin'in "Arkadaşım Badem Ağacı "adlı şiiri düşüyor aklıma. Havasını...

KELİMELERLE NOKTAYA YOLCULUK...

        Bir kitabın başına oturup hayalimde yarattığım kulübeme dönme vakti gelmişti. Yazar Dan Millman ve Li Po ile vedalaşmamın üzerinden epey bir vakit geçmişti. Avuca yazılan söz ile Li po'dan   ruhun evrensel yasalarını öğrenmiş, gölgemle buluşmuş ve ayrılığın hüznü ile  yollara düşmüştüm. Hüznüme ortak ararken tırmandığım dağın adında ve ardında saklı Jele ve kurtarıcısı Pirke ile tanışmıştım. Bu tanışmaya vesile olan  Haydar sayesinde bir masalın içinde dedemin dizinin dibine oturduğum vakitlere, çocukluğuma dönmüştüm. Karla kaplı iki göz bir evin harıl harıl yanan sobasının dibinde  yanaklarım al al olmuştu. Haydar'ın babası ve kardeşleri ile birlikte bu masalda   kendimi bulmuş, arayışta olan saklı kadınların varlığını keşfetmiştim. Erişilmesi zor, görülmesi kolay bir dağ ve bir kadınla sizleri tanıştırmıştım. Babamın elimi tutuşu ile yola düşmüş, esen rüzgârlarla savrulmuş, çöllere düşüp yanmadan az önce bilge bir kad...

CEMRE İLE UYANIŞ...

     Dersim diyarında iki suyun birleştiği yerde yaşlı kadının sesine kendi sessizliğimi ekleyerek Hızır'a yakarış yankılanıyordu dağlarda. Dağlardan dönüp şehre yansıyan ses yanan mumun alevinde kıvrıla kıvrıla cemrelere eşlik ederek düşüyordu havaya, suya ve toprağa. Hızır, Munzur, dua, ses, sessizlik ve cemre. Oturduğum bu kutsal yerde çıkınımı aralıyorum. Araladığım çıkının içinden kutsal öğretiler yayılıyor alana. Rivayete göre avarelerin (acemilerin, delilerin, hayalcilerin) elinde taşıdıkları değnek ve sırtında taşıdıkları çıkınlarının içinde saklı duranlar ateş, hava, su ve topraktan ibaretmiş. Çıkınımdan çıkan bu bilgiyi yolculuğumun kılavuzlarından Gül kokulu kadın anlatıyor noktaya yolculukta.                     Munzur'un kenarında Hızır'ın huzurunda bu kutsal mekanın bir sağında bir solunda adım adım başladığım yolculukta ilerliyordum kelimelerle birlikte. Günlerden bir gün zamanın bir...

HIZIR'A YAKARIŞ...

Jele ile vedalaşma vakti gelmişti. Şubat ayının son günüydü. Dört yılda   bir artırılan zamanla   yılı 366 gün yaşamış oluyorduk. Bu hesaba neden gerek duymuşlar çokta kafa yormadan yıllardan artanın günlere eklendiği saatlerde biriktirdiğim tüm artıkları işime yaramayanları bırakma umudu ile bir dağın adında ve ardında saklı olan Jele ile de vedalaşıyordum. Yazar Dan Millman ile Li Po ile vedalaşmam gibi. Jele ayrılıktaki hüzne arkadaş olsun diye yol olmuştu adımlarıma. Hüzne arkadaş ararken dağ gibi bir kadın umut olmuştu yolculuğumda atacağım adımlara. Derin bir oh çekip teşekkür edip helalleşiyordum dağla. Gözlerim yaslandığım koca ağacın dallarına asılı tomurcuklarda takılı hayal ile gerçek arasında geziniyordum sessizce.   Baharın gelişini fısıldıyordu tomurcuklar esen rüzgarla birlikte kulaklarıma. Tomurcuğa duran dalların arasından sızan güneş ışınları, tepemde ötüşen kuşlar ise cıvıltısı ile tomurcuklar gibi ulaklık ediyorlardı bahara. Cemrelerin düştüğü, doğanın...