HIZIR'A YAKARIŞ...
Jele ile vedalaşma vakti gelmişti. Şubat ayının son günüydü. Dört yılda bir artırılan zamanla yılı 366 gün yaşamış oluyorduk. Bu hesaba neden gerek duymuşlar çokta kafa yormadan yıllardan artanın günlere eklendiği saatlerde biriktirdiğim tüm artıkları işime yaramayanları bırakma umudu ile bir dağın adında ve ardında saklı olan Jele ile de vedalaşıyordum. Yazar Dan Millman ile Li Po ile vedalaşmam gibi. Jele ayrılıktaki hüzne arkadaş olsun diye yol olmuştu adımlarıma. Hüzne arkadaş ararken dağ gibi bir kadın umut olmuştu yolculuğumda atacağım adımlara. Derin bir oh çekip teşekkür edip helalleşiyordum dağla. Gözlerim yaslandığım koca ağacın dallarına asılı tomurcuklarda takılı hayal ile gerçek arasında geziniyordum sessizce. Baharın gelişini fısıldıyordu tomurcuklar esen rüzgarla birlikte kulaklarıma. Tomurcuğa duran dalların arasından sızan güneş ışınları, tepemde ötüşen kuşlar ise cıvıltısı ile tomurcuklar gibi ulaklık ediyorlardı bahara. Cemrelerin düştüğü, doğanın uyanışının bayram ilan edildiği, kedilerin damdan dama atladığı, tedbirsiz olanların kazma küreklerinin yakılacağının duyurulduğu, toprağın uyanışına kurt kuş börtü böcek ile birlikte tüm varlıkların eşlik edeceği bahar geliyordu. Zemheri ile anılan Şubat yerini Newroz ile anılan Mart’a bırakıyordu. Uyanışta olmak muhteşemdi. Madem bahar müjdeleniyordu, cümle aleme, bu uyanışa şahitlik eden Munzur ile Hızır’ın musahiplik tuttuğu yere varmak gerekir diye düşünmeden edemiyorum hayalde gizli gerçek içinde. El sallıyorum beni konuk eden dağa, sırt veren ağaca, gözyaşımı akıtan buluta, çöllere savuran rüzgara, yakan ateşe, Haydar’a, babasına, çocuklara, masala, Pirke’ye, dizinin dibinde oturup hayallere daldığım dedeme. Dağdan inerken bir ceylan gibi sekerek iniyorum. Koşar adım varıyorum Dersim diyarının merkezinde iki suyun birleştiği yere. Gole Çetu’ya. Tanışığım bu yerle. Yolculuğa başladığımdan beri az adımlamadım kutsal olan bu yerde. Bir sağına geçtim aşıklar diyarı bir soluna geçtim inancın yeri. Çocukluğuma baktım kimi zaman karşı diyardan kimi zaman çocuk oldum annemin elini tutup çıralık uzattım el açana. Bazen el açan ben bazen el tutan oldum. Yakılan mumların ışığında alev alev yanarken çok yakardım Hızır’a. Yakarışımda taşıdım Hızır’ı her yere. Bu şehrin iki yakasını bir araya getiren köprüden her geçişimde varlığına bin şükür deyip bu musahipliğin şahitliğinde sesimle duyurdum kendimi Hızır’a. Ninem yakarırken “ YA HIZIR O HAZIR O NAZIR O” derdi. Hızır her daim ona yakarışımda hazır ve nazır oldu sessizce yetişti imdadıma. Ses ve sessizlik içinde.
Hızır ile
Munzur’un bu dünyada ve ahirette yoldaşlık yapma sözü verdikleri yerde bir mum
yakıyorum ışık olsun yoluma diye. Yüzümü dönerken nehre. Yaşlı bir kadının
sesi yankılanıyor suların birleştiği
yerde.
Bismişah… Allah
Allah!
Yetiş ya Hızır
darda olanlarımıza elini uzat.
Girdiğin evlere dert girmesin; bastığın yerlerde güller açsın, ekinler yeşersin, bülbüller ötsün.
Dokunduğun canlar dertlerden, uğursuzluklardan ve hastalıklardan arınsın.
Yatan hastalara şifa ol, yolda yolakta, karda tipide, darda olanlar kim olursa olsun darlarına yetiş.
Yetiş ya Hızır
bir türlü gerçekleştiremediğimiz isteklerimiz, dileklerimiz berekete dönüşsün.
Yetiş ya Hızır
özlem denen atımıza bindirelim seni, düşlerimizde gezdirelim.
Ali ol, Hacı
Bektaş Veli ol; dondan dona bürün, bize yol göster.
Yetiş ya Hızır
senin için oruç tutuyoruz oruçlarımızı kabul eyle.
Senin için ibadet
ediyoruz ibadetlerimizi daim eyle.
Niyazımız nur ola
Şah zuhur ola
Hızır lokmasına
dahil ola.
Yiyene helal,
yedirene delil ola.
Bir lokması bin
belamızı def eyleye
Dertlerimize
derman, hastalarımıza şifa Allah’tan ola.
Cümle nebiler
Erenler Kerem eyleye.
Yüce Allah tutmuş
olduğunuz oruçları,
pişirip dağıttığımız
lokmaları dergâhı izzetinde kabul ve makbul eyleye.
Dil bizden, nefes
Boz atlı Hızır’dan ola.
Gerçek erenler demine Hû! Allah eyvallah!
Kadının duasına , Hızır'ın dirliğine ve Munzur'un yoldaşlığına eşlik ediyorum akan sularla iki nehrin birleştiği yerde.. 02.03.2024
Günay AKBAYIN YİĞİT
Yorumlar