HAYALLERDE GEZİNEN ÇOCUK...
Her sabah olduğu gibi bu sabahta Dersim
diyarının iki yakasını bir araya getiren doğusu ile batısı, zengini ile
fakiri arasında bağlantı kuran, şehrin birleştiricisi, eskilerin Mameki, yeni neslin Elazığ adıyla andığı köprüden geçmekteyim. Bu geçiş noktasının
sağını inananlar solunu âşıklar kapmış vaktinde. Her sabah olduğu gibi bu
sabahta köprüden geçerken geçişlerimize kolaylık dilemek adına yüzümü
dönüyorum öncelikle sağıma. Hızır ile Munzur'un musahipliğine şahitlik
eden iki suyun birleştiği kutsal mekan Gole Çetu'ya.
Ellerim kalbimde önünde saygıyla eğiyorum başımı. Sessizce
yakarıyorum bu kutsal günde. Sonra soluma dönüp eskilerin
Flamingo benim Âşıklar diyarı adını koyduğum yere el sallıyorum.
Gönülleri sarmaş dolaş olmuş sevenlere günümüz aydın olsun diyerek
geçişimi tamamlıyorum. İçimdeki çocukla akşama bir araya
gelip oyunlar oynamak üzere kaçamak yapacağız âşıklar diyarına. Geçmişi
anıp, anın tadını çıkardıktan sonra gelecek ile ilgili planlar
yapacağız birlikte. Âşıklara taş çıkartırız valla. Ama atlatmamız
gerekenler var. Biraz gizli saklı tutuyoruz bu buluşmayı. Âşıklar diyarı
olunca birazcık gizem hoşumuza gidiyor. Gün boyu aramıza
girenler mi dersin, verdiğimiz sözden caydırmaya çalışanlar mı? Pes ettiremiyorlar
bizi. İnatla ve inançla herkesi atlatarak elinden tutuğum gibi
varıyoruz güle oynaya Flamingo içindeki parka. Koşar gibi
yapıp içimdeki çocuğun salıncağı kapmasına izin veriyorum.
Salıncağın birinde ben diğerinde içimdeki çocuk ayaklarımız yerden kesiliyor. Çocuğu
annem sallıyor, beni ise babam. Uçuruyorlar gökyüzüne, keyfimiz gıcır mı gıcır. Bir pamuk tarlasına benzeyen bulutlara dokunacakken geri dönüveriyoruz olduğumuz yere. Kaç kere bu uçuşu yaşadık
hatırlamıyorum bile. Annem bir bakış fırlatıyor gözleri ile ikimize.
Sessiz bir uyarı gözlerden akıp kulaklarımıza varıyor. Annemden öğrenmiş
olmalıyız, gözlerle konuşup yalvarıyoruz "bir daha bir daha". Gözler
kalbin aynası olacak ki yakarışımıza kıyamayıp bir daha ayaklarımızı yerden kesiyor bir anda havalara uçuruluyoruz. İnmemizi
bekleyen çocuklar biraz mızmızca sesler çıkararak "insinler insinler"
diye yanındakilerinden yardım dilerken biz zafer kazanmış edasıyla çığlıklar
atıyoruz yükseldiğimiz yerden. Siz misiniz çığlık atıp çocuk kızdıran! Zincirleri
tutan elimize hafifçe bir şaplak yiyerek salıncaklardan savrula savrula
indiriliyoruz ebeveynlerimiz tarafından. Bu kadar yükselişten sonra inişe
geçmek pek hoşumuza gitmese de dengemizi tartacak tahterevalli bizi
bekliyor. Tahterevalliyi inişin etkisiyle yalpalaya
yalpalaya da olsa kapıveriyoruz hemen. Birimiz ağır birimiz hafif. Birimiz
yetişkin birimiz çocuk. Dengemizi bozuyor yüklendiğimiz ağırlık. Neyse ki
ardımız sağlam destek oluyorlar bize hep var olsun annemiz ile babamız. Birimiz
yükselirken birimiz iniveriyoruz ahenkle. Eşitlik ilkesi ile çalışan bu alet çocuklara
dengede durmayı ve kendi ağırlığına denk arkadaş seçmeyi öğretmek için tasarlanmış olmalı.
Bir süre sonra kaydırakta buluyoruz kendimizi. Kan ter içinde sabırla
merdivenleri çıkıyoruz tırabzanlara tutunarak bir bir. Korku ile karışık garip
bir hal içinde otur be çocuğum otur emirleri eşliğinde oturtuyoruz kıçımızı adını aldığı kaygan
zemine. Hoooop demeden buluveriyoruz kendimizi yerde. Kaymayı bilene keyifli, bilmeyen için ise çakılmak var yere. Allahtan düşüşün etkisini hafifletmek adına hâlihazırda yardım için
sevenler beklemekte. Ne içimdeki çocuk sevdi kaydırağı nede ben.
Oyun alanından
dönmeden önce limonlu dondurma diye tutturuyor içimdeki çocuk. Bir külah dondurma
elimizde hoplaya zıplaya koşturuyoruz yine. Birimiz kaçarken öbürü kovalıyor. Arada durup dilimizle daireler
çizip kıkırdayarak yalıyoruz külahın bir sağını bir solunu. Ağzımız burnumuz, üstümüz
başımız eriyen dondurma ile birlikte bizde çok şekeriz. Biz dondurmadan nasiplenirken, sineklerde bizden nasiplenmek için dört dönüyorlar etrafımızda. Bir banka
ilişip elimizin tersiyle arada ağzımızı silip arada sinekleri kovuyoruz. İçimdeki çocuk yorgun düşmüş olmalı, başını dizime
yaslayıp, yola düşenlere sevgiyle
bakarak hafif bir tebessümle gözlerini
kapıyor. Usulca kucaklayıp sarmalıyorum kendisini.
Hızır’ın ve Âşıkların şahitliğinde bir gülün dalına
hayalimizi asıp ayrılıyoruz içimdeki çocukla . Çocukluğumun karşı kıyısı
06.05.2024
Günay AKBAYIN YİĞİT
Yorumlar