ŞAHİDİM ÇAM AĞAÇLARI...
Doğduğum evin yanı başındaki yoldan geçen bir yolcuyum. Yola çıkan herkes farkında mıdır? acaba! Çıktığı yolun nereye varacağını diye geçirirken içimden. Annemin çığlıklarını duyumsuyorum. Beni doğurmaya çalışırken hayal ediyorum doğum anımı. Tanış hissettiğim yola yakın duran heybetli çam ağaçları göz kırpıyorlar birden bana. Amma da büyümüşler demeye kalmadan sesleniyorlar. "Hey epeyce büyümüşsün doğumuna şahidiz biz." Doğduğum ev çam ağaçlarının dimdik durduğu yerin hemen ardında. İki evin birbirine yaslandığı, kardeşlik yaptığı yer, orman işletme adıyla anılan bir site. İki odası olan bu evin odalarından biri misafirlere ait. Adı gibi içine konulan eşyalarda, misafirlere yapılan muamele kadar özel. İkramlık şekerler ve kaymaklı bisküvilerde alınması zor ve ulaşılmaz oldukları için olsa gerek annem tarafından evin tek yolculuk simgesi tahtadan yapılmış bavul içinde saklanırmış vaktinde. Aynı evde şeker, kaymaklı bisküvi ve yedi çocuk olunca kilitli tutulup bir o o kadar korunup kolansa da, tahtadan bavul şekere düşkün abiler tarafından itina ile tersinden açılır büyük bir zevkle ağızda bir o yana bir bu yana çevrile çevrile tadına doyum olmaz cinsinden yenirmiş. Şekerlerin yokluğunu fark eden annemin çığlığını duyar gibi oluyorum. Köşe bucak kaçan çocuklar bir bir yakalanıp ispat edilemeyince hırsız .Şekere düşkün en küçük erkek çocuk suçlu ilan edilirmiş. Tatlı kaçamaklar tatlı anılar biriktirmişler birlikte. Bunları yıllar sonra abilerimden dinledim. Doğumdan önce bilseydim annemin çığlık çığlığa bağırışını duymaktansa karnına minik bir tekme atardım şekerleri koruma babında. Neyse döneyim ben tekrar doğum yapılacak eve. Küçücük bir mutfak, hem banyo hem de helanın bir arada olduğu ortak alan. Alan ortak olunca zaruri ihtiyaçların sıralamasının da olduğu yer. "Çıksın artık çıksın" bağırışları eşliğinde kardeşlerimin sesi kulağıma hoş geliyor. Ah şu doğum olsa da aralarına katılsam diye geçiriyorum annemin karnında. Amma da anı biriktirmişim bende sefa içinde olduğum yerde. Ben gülümserken yan arabadan son ses müzik dinleyen adam garip garip bana deli misin nesin? bakışı fırlatıyor. Adım deliye çıkmasın diye yüzüme ciddi bir ifade yerleştiriyorum hemen. Camı aralayıp hedefine ulaşacak şekilde öfkeli bakışımı fırlatıyorum bu densiz adama. "Be adam doğum var doğum. Biraz anlayışlı olsana." dedikten sonra doğumun gerçekleştiği evimize geri dönüyorum. Evin girişinde bir kaç basamaklı merdiven. Azıcık ötesinde küçük bir havuz. Kardeş evin kapı önünde sarı renkli meyveler veren kiraz ağacı. Çocukların kulağına küpe olarak takılan çok mu çok tatlı çok mu çok leziz küpeler. Siz hiç küpelerinizi yediniz mi? Ben yedim sarı sarı kirazdan küpelerimi takmaya sıkılınca bir gurme gibi tadını çıkara çıkara defalarca yedim. Arka bahçemizde elma ağaçları vardı. Annem benle birlikte o elmalardan az yemedi. İki nehrin arasında ki bu kara parçasına kurulan sitede doğrulmaya çalışırken buluyorum kendimi. Annemin çığlıkları eşlik ediyor benim çığlığıma. Doğum çığlık çığlığa da olsa yaşama merhaba dediğim yerin manzarası efsane. Kalabalığa doğup yalnızlıkta kaybolmakta bu işin gizemi olsa gerek. Gizem mi sebebi hep iki. Hep iki. Mevzu uzun .Konu derin. Başka vakit anlatırım belki. Anamın yerinde ben varım şu an. Bir ben duyuyorum kendimi. Bir ben görüyorum. Bir ben anlıyorum. Doğurmaya çalışıyorum bir kez daha bu diyarda kendimi . Her halükarda doğanda doğacak olanda benim. Derin bir nefes ile ıkınıyor annem ,bir nefes, bir nefes daha. Doğuyorum oh be nihayet...
Kim mi fark etti. Şahidim çam ağaçları.
12.05.2024
Günay AKBAYIN YİĞİT
Not: Canım Annem Besi AKBAYIN'ın anısına yazılmıştır. Rahmetle, sevgi ve saygıyla anıyorum her daim kalbimdesin.
Yorumlar