PEMBE RENKLİ MUM IŞIĞI VE SONSUZLUK...
PEMBE RENKLİ
MUM VE SONSUZLUK
Evimizin ekmek
pişirmek amacıyla yapılan, kaçak sigara içenlerin dumanlarını üflediği
bacasının olduğu yerin tam karşısına geçip bir mum yakıyorum bu esnada
kelimelerim dökülüyor kalemimden beyaz renkli sayfama. Mevsim yaz aylardan
Haziran olsa da zemheride kalmış gibi her yazın bu ilk günü
iliklerime kadar üşütüyor beni. Hissetmiş olmalıyım Haziran 'da
gelecek ölümün soğuk nefesini. Ayrılık çanları çalmadan çok ama çok
önceleri pelesenk etmiştim dilime Hasan Hüseyin’in şiirini. “ Gece
leylak ve tomurcuk kokuyor, yaralı bir şahin olmuş yüreğim, uy anam
anam Haziranda ölmek zor… Şuramda bir kuş ötüyor , uy anam anam
Haziranda ölmek zor…” Ayrılığımızın zamanla ölçümü
yirmi dört yıl. Yirmi dört yıl, kaç gün, kaç dakika, kaç
saniye eder, çekilen özlemin eşdeğeri
bir zaman dilimi var mıdır? sorularını soruyorum kendime. Şairin
dediği gibi şuramda bir kuş ötüyor. Sen
olsaydın kafadan hesap yapardın ben babama çekmiş olmalıyım parmaklarımı
sayıyorum hesap yaparken. Yanan mumun ışığı
eğiliyor hüzünlü duruşum karşısında. Bu eğilmeler, bu bükülmeler hep
senin için. Nitekim sana olan özleme yakıldı pembe renkli mum, ışığı sensin benim için. Bu eğilme esnasında mumun üstünde çizili olan
sonsuzluk işaretine takılıyor gözüm. Mumun ışığından sesleniveriyorsun yana yakıla
sessiz sessiz .” A be kızım neyin hesabındasın! Ben sonsuzlukta
gizliyim. Bazen bir mumun üzerinden bazen karlı bir kış günü açtığın
pencerenden görünürüm sana.” Annem, canım annem. ruhun ruhumun ince
sızısını hissetmiş olmalı görünür oluyorsun bana senin için yaktığım mumda. Pembe sevginin
rengiymiş öyle diyorlar. Sana olan sevgim alev alev, yana yakıla damla damla erirken ışık veriyor etrafına aynı sen misali aynı ben misali. Sana olan
sevgim çizilmiş pembe renkli muma sonsuzlukta gizli ışık adına. Devran böyle, durmuyor
yerinde. Dönüp dönüp duruyor. Döndükçe değişiyor her bir varlık görünmez oluyor yoklukta. Ah
efkârlandım bak yine. Mutfağı yenilerken o canım tüten bacayı kaldırmasaymışım keşke.
Ne iyi olurdu bir cigara tüttürür, yudum yudum ciğerlerime çeker, nefesimle
birlikte yuvarlak halkalar çıkara çıkara, üflerdim efkarımı, özlemle birlikte sonsuzluğa. Yok
annem yok ne baca kaldı ne dudakla yapılan halkalar. Artık hiçbir şey eskisi
gibi değil. Sen yoksun, baca yok, babam yaşlı koca bir çınar, evin duvarları çatlak ağaçlar eskisi kadar meyve vermez oldu. Gizli saklı içtiğim sigarayı yakalayan
olmayınca o haz da kaçtı gitti olmayan bacadan. Yazı beklerdik bir araya gelmek için
şimdi gelişler sıralı gidişler planlı. Çat kapı aralayıp sürpriz
yapan yok. Sevinç çığlıkları eksik. Ne çok şey değişti bir bilsen. Bu gece
penceremi aralık bırakacağım. Ay ışığı ile birlikte sız içeri, sarıp
sarmala, öpüp kokla beni. Özlemi eriteceğim pembe renkli sonsuzluk
çizili mum ışığında…
01
Haziran 2024
Günay
AKBAYIN YİĞİT
Okuyana
Not: 01 Haziran 2000 tarihinde Hakk’a yürüyen canım annemin anısına
yazılmıştır. Işıklar içinde uyu .Yıldızlar yoldaşın olsun. Sonsuz sevgi ve
saygılarımla…
Yorumlar