BİR TERCİHTEN İBARET...
"Küçük büyük hikayeler iç içe yaşarlar."
Saba Deniz Uzun
Sevgili Saba Deniz Uzun mucize çocuğun annesi, benim Theta Healing öğretmenim Elma adlı kitabının 61. sayfasında günah ve günahkârlığı anlatmış saf bir dille. "Günah dediğimiz şeylerin, günahkâr ilan ettiğimiz kişilerin hep farklı olanı seçtikleri için bir yargıya maruz bırakıldığını fark ettiniz mi?" Sorusu ile karşılıyor bu sabah sayfasını kelimelerle buluştururken beni. Bizim seçtiklerimizi seçmedikleri için dışlanan, yargılanan insanlar. Yada bizler başkalarının seçimlerini tercih etmediğimiz de yargılanan, kınanan, dışlanan, taşlanan oluyoruz ara ara. Kime göre? Neye göre? sorularını sorduruyor bana. Kime göre doğru yada tercih edilebilir yada neye göre tercih edilemez. Toplum normlarına, ahlak kurallarına, yaşadığımız ailenin kurallarına göre mi? Yoksa varoluşumuzun, idrakimizin, irademizin tercihi ile mi? Maalesef geçmişte, şu anda ve gelecekte birileri kendisinin tercih etmediği şeyleri birileri tercih ettiği için günahkâr ilan edilmiş, edildi ve de edilecek. Bizlerde benzer davranmıyor muyuz? Daha bu sabah bir başka insan bizim tabağımıza aldığımız gibi tabağına yiyeceği şeyleri almadığı için yargılarken yakaladım kendimi. Oysa anlaşmalarım vardı kendimle. Bir yaşam sanatçısı olan yazar Don Miguel Ruiz'in Dört Anlaşma adlı kitabını okuduktan sonra söz vermiştim kendi kendime. Bende yaşam sanatçısı olmak adına kendimle anlaşmıştım sözde. Sözün büyü olduğunu, ağızdan dökülmeden önce düşünülmesi gerektiğini, varsayımda bulunmamayı, hiç bir şeyi kişisel algılamamayı ve kimseyi yargılamama konusunda kendimle yaptığım anlaşmaları bir anda ihlal ettiğimi fark ediyorum. Niyetim Don Miguel Ruiz gibi bir toltek olmaktı. Bilge kadın Saba hocam gibi bilinçaltı inançlarımı bulup bana ait olmayan inanç kalıplarını değiştirmekti. Daha kırk fırın ekmek daha yemem gerektiğini fark ediyorum kendimi bugün gibi her yakalayışımda. Niyetim net ve masumca olsa da eyleme geçirmek oldukça meşakkatli imiş meğer. Toplumun genel geçer kurallarına aykırı bir davranış yada seçimde bulunduğu için asılan, kesilen, yok edilen, yakılan, tü kaka denilen insanlar tarihte yığınla. Kendime tebessümle karışık sesleniyorum " Kaçak yakalandın yine..." Eh her babayiğidin harcı değil yargılamadan merkezinde sıfır noktasında durmak. Hani kimseyi yargılamayacaktın, hani senin gibi düşünmediği, davranmadığı için kimseyi kınamayacaktın. Sofrada dostlar olmasa da sabah sabah yakalatırsın kendini kendine. Aslında kendimi yakalarken bulmak uykusuz geçirdiğin gecenin mükafatı olsa gerek diye bir fasılda kendimi teselli ediyorum kendime bir cümlelik ödül vererek. Günah, günahkar, tercih edilen, tercih edilmeyen" kavramlarını bir daha düşünmek üzere oturttu Saba hocam soframa güzel bir tabak sundu bir güzel önüme. Yutar mısın? Yutmaz mısın? Yuttum zokayı takıldım saygıdeğer hocamın ağına. Yuttuğun her lokmada hakkını yemeden, yutacağın kelimelerin olsun be avare yolcu be dağların jokeri. Lokmanı nasıl hazmetmek için iyice çiğnemen gerekiyorsa kelimelerin de hazmedilebilir olsun ağızdan çıkmadan önce. Bu sabah sayfasının ve bu sabah ki soframızın konusu bir tercihten ibaret. Birilerini günahkâr yada bir şeylere günah anlamını yükleyen insanlığın " Tanrı buyruklarına aykırı olan, dince suç sayılan, öteki dünyada ceza gerektiren tanımıyla" insanların seçimlerini tanrıya atfederek kendi yargılamalarına yada yargılamalarımıza kılıf aramaktayız aslına bakılırsa. Saba hocamdan öğrendiğim yöntemle inanç kazıması yapmak üzere bu konuyu not alıyorum hafızama. Bitirmeden önce tercihlerimiz dolayısıyla günahkâr ilan edilmediğimiz güzel bir güne merhaba diyerek bir lokma ekmek bir yudum çay ve sırtıma aldığım hırka ile kelimelerin sayfam üzerinde ki gezintisini sonlandırıyorum. Madem konumuz yargılama. Yeni bir güne kimseyi ve kendimi yargılamadan, kendi merkezimde, sıfır noktasında kalabilmem için neler mümkün? sorusunu sorup yolluyorum sonsuz olasılıklar diyarı evrene.
Günay AKBAYIN YİĞİT
17 Ocak 2025
Yorumlar
Herzamanki gibi keyifle okudum 💜