CEMRELER DÜŞMEDEN ÖNCE...
Bismişah… Allah Allah!
Yetiş ya Hızır darda olanlarımıza elini uzat.
Girdiğin evlere dert girmesin; bastığın yerlerde güller açsın, ekinler yeşersin, bülbüller ötsün.
Dokunduğun canlar dertlerden, uğursuzluklardan ve hastalıklardan arınsın.
Yatan hastalara şifa ol, yolda yolakta, karda tipide, darda olanlar kim olursa olsun darlarına yetiş.
Yetiş ya Hızır bir türlü gerçekleştiremediğimiz isteklerimiz, dileklerimiz berekete dönüşsün.
Yetiş ya Hızır özlem denen atımıza bindirelim seni, düşlerimizde gezdirelim.
Ali ol, Hacı Bektaş Veli ol; dondan dona bürün, bize yol göster.
Yetiş ya Hızır senin için oruç tutuyoruz oruçlarımızı kabul eyle.
Senin için ibadet ediyoruz ibadetlerimizi daim eyle.
Niyazımız nur ola Şah zuhur ola
Hızır lokmasına dahil ola.
Yiyene helal, yedirene delil ola.
Bir lokması bin belamızı def eyleye
Dertlerimize derman, hastalarımıza şifa Allah’tan ola.
Cümle nebiler Erenler Kerem eyleye.
Yüce Allah tutmuş olduğunuz oruçları,
pişirip dağıttığımız lokmaları dergâhı izzetinde kabul ve makbul eyleye.
Dil bizden, nefes Boz atlı Hızır’dan ola.
Gerçek erenler demine Hû! Allah eyvallah!
Rivayet edilen odur ki Ocak ile Şubat ortasında Dersim şehrine Hızır uğrar dolaşırdı hane hane aramızda. Hızır Dersim'in hangi köşesinde, hangi evinde, hangi aşiretinde misafirdi bilmiyordum ama bize uğramamıştı daha o vakitte. Oruçlar tutuluyor, lokmalar dağıtılıyor, yardıma çağırıyordu yakarışları ile insanlar. Kimi darına. kimi umutlarına, kimi hayaline davet ediyordu sözü ve sesi ile. her yere yetişen Hızır'ı. Nenem " Ya Hızır O, Hazır O, Nazır O " diye çağırırdı. Hızır'a yakaranın hali için hazır ve nazır olan Hızır öğretisinin kelimelerde anlam bulan ifadesi idi bu sözler. Hep sevdim bu kelimelerin sesini, kokusunu, tadını ve dokusunu. Duyduğum tınıda, seyre daldığım Munzur'da , Hakk yolunda dağıtılan lokmada, kokladığım çiçekte her yerde ve her şeyde zuhur ediyordu benim için. " Ya Hızır O, Hazır O, Nazır O " harika bir yakarış ve harika bir karşılayışı barındırıyordu bağrında. Hızır'ın şehrimizde gezindiği vakitlerde cemrelerde hazırlanıyorlardı bir bir düşmeye havaya, toprağa ve suya. Uğradığı yerde Hızır yardım elini uzatırken cemrelerde uyandıracaklardı her bir canlıyı. Baharı müjdeleyeceklerdi. Jele'nin uzaktan heybetli duruşu, iki suyun birliktelikle akışı manzaramız olsa da "Evimize gidelim." demiştin asırlık çınar, kocamış aslan ,can babam. Evimize vardığımızda Hızır henüz uğramamıştı hanemize. Sancılı halini öpe koklaya dinginleştirmeye çalışırken kaygılı bir bekleyiş ve son iniltilerimiz eşlikçimiz olmuştu son direnişinde. Gece güne evrilirken ayrılığın sesleri duyumsanıyordu belli ama belirsizdik hepimizde . Elin elimde aylardan Şubat günlerden Salı tarih 11 Şubat 2025 'i gösteriyordu zamanda. Saat dokuzu kaç geçeydi hatırlamıyorum. Yakarmaya başladık senle ben birlikte. Dua etmeyi, yardım dilemeyi siz büyüklerimden öğrenmiştim çocukluğumda. Güneşe döner el açar dua ederdiniz. Bende yıllarca yüzümü sizin yaptığınız gibi döndüm Güneşe el açtım sizler gibi yakardım yüce yaratıcıya bazen sesli bazen sessiz.. Birlikte ettiğimiz ilk ve son yakarışımız olacakmış meğer. Darımıza yetişsin diye Ya Hak, Ya Muhammed, Ya Ali, Ya Hızır diye yakarıyorduk sesli sesli. Anında yetiştiler darımıza. Asırlık çınar, kocamış aslan, can babam. Hızır kapıdaymış hazır ve nazır beklemekteymiş meğer. Bilmiyordum bu kadar yakınımızda olduğunu. Duydu sesimizi, yetişti imdadımıza. İçinde bulunduğumuz darı kolayladı anında. Afalladık ikimiz. Hızır'ın gelişine ve senin gidişine gözlerimiz yuvasından fırlarcasına bakakaldık. Hızır'la birlikte kendi hakikatimize uyandırıldığımız gün cemreler düşmemişti daha. Sen düştün cemreler yerine havaya, suya ve toprağa. Elimizin, kolumuzun, ayağımızın bağları aynı anda birlikte çözüldü. Birlikte o esnada ölümü deneyimliyorduk sen ve ben. Sen sessizdin, bense sessizliğine gömüldüm, diğerleri çığlık çığlığa bağırıyordu etrafımızda. İkimizin yaşadığı bu ölümsüz bu ebedi bu unutulmayacak anda. Havaya, toprağa ve suya düşen sen ve ben hakikatimize uyandırılıyorduk Hızır'ın yardımıyla. Sonsuz bir yolculuk başlamıştı ikimiz için. Birlikte yürüdüğümüz yol sonlanmış yol ayrımına varmıştık bir anda. Ayrılığın sesini duyuruyordu nefesin. Gözlerini kaparken asırlık bir yaşama her bir anımız gözlerimden akıp yanaklarımdan cemre olup havaya, suya ve toprağa düştü seninle birlikte. Hızır'ın gelişi. senin gidişin ebedi bir son ve yepyeni bir başlangıçla dönmeye devam ediyor dünya...
Günay AKBAYIN YİĞİT
07.03.2025
Not: 11 Şubat 2025 tarihinde Hakka yürüyen canım babam Ali Hıdır AKBAYIN anısına yazılmıştır. Rahmet ve özlemle anıyorum. Mekanın cennet ruhun şad olsun.
Yorumlar