KARA KUTUDAN ÇIKANLAR...
"EKTİĞİN TOHUMLARA DİKKAT ET. BİLİNÇALTIN BAHÇE. BAHÇENE NE EKER, NEYİ BESLERSEN O BOY VERECEKTİR."
JOSEPH MURPHY
Bilinçaltının Gücü adlı kitaptan aldığım bu alıntıyı not alıp atmışım kara kutuma. Kara kutu deyince seyir halinde iken kayıplara karışan günlerce, aylarca bazen yıllarca bulunamayan kayıp uçaklar ve ardından fellik fellik aranan, uçuş verilerini kayıt altına alan kara kutu adını verdikleri cihazı çağrıştırıveriyor birden. Benim elimde ki kara kutu dostlarla içilecek kahveye ev sahipliği yapmış hatırı sayılır bir kutu. Günlerden bir gün kahve kutularını kelimelerime mesken olarak kullandığımdan bahsedince Gülseren adlı arkadaşım boşalan kahve kutusunu koştur koştur taşımıştı odama. Kara kutu denilince eminim ki benim gibi bir çoğunuza da uçak kazalarını anımsatmıştır bu iki kelime. Uçaklardan bahsetmişken şu an seyir halinde olan tüm yolculara ve yolculuğun yönetimini ele alan kaptan pilot ve yardımcı personele gökyüzündeki seyirlerinde hayırlı yolculuklar dileyerek kaldığım yerden devam edeyim ben bu kara kutu hikayesine. Neden adını kara kutu koymuşlar bilmem ama uçuşun akıbetinde sorun yaşandığında başvurulduğu için olsa gerek diye kendimce fikir yürütüyorum. Eh aslında bizler de yaşam denilen oyun alanımızda seyir halinde olan yolcular değil miyiz? Tasarım esnasında uçaklarda kuyruk kısmına yerleştirildiğine dair bilgiyi az önce öğreniyorum internetten. İnsanların kara kutusu var mıdır? acaba diye merak edip araştırdığımda çağımızın amcası " Baştadır başta." diye yanıtlıyor hızlıca. Uçaklarla farkımız bu olsa gerek. Biri kıç kısmında biri başında taşıyor kaydedilenleri☺ Beynimizin %1' inin bilinçli, %99'nun ise bilinçdışı olduğunu da bu sayede öğreniyorum. Bu bilgi ile tüm bilincim yerle yeksan oluyor. Bilinçliyim diye koltuklarım kabarık geziyordum ne de güzel oysa. Yüzde doksan dokuzluk akıl başta olsa da hangi baştan alındığı belli değil. Bana ait olmayan bilincimi kimden aldım o vakit Ah kara kutu nasıl bir tohum ektin bahçeme sarmaşık olup beynimi sarıp sarmaladın akşam akşam yine. Madem filizlenen tohum sarmaladı beni devam edeyim bende kaldığım noktadan hikayeme. Kara kutumuzu şekillendiren seyrimize yön veren kaptan pilotlarımız var her birimizin. Onların çizdiği rota doğruysa, yolu, yönü, idareyi, yönetimi iyi biliyorlarsa bir uçak misali hedeflenen noktaya sağlıklı bir şekilde vardırılıyoruz. Kalkışımız, seyir halimiz, ara ara girdiğimiz türbülanslardan sarsıcı geçişlerimiz , düştük düşeceğiz kaygısını yaşatsalar da, geçiş ve ardından derin bir oh çekişten sonra seyrin sağlıklı bir şekilde tamamlanması, yumuşacık bir inişle alkışı hak ediyorlar idaremizi ve irademizi teslim ettiklerimiz. Bazı zamanlarda kaptan pilotlarımız ne kadar işinin ehli de olsa dış etkenler şaşırtıyor rotayı. Sisli puslu havalar, yoğun kar yağışı, rüzgarın yönü, kalbimin sesi, göz bakışı, kuşların kanat çırpışı, yan komşunun kızı, alt komşunun oğlu derken kontrolün elden kaçtığı zamanlar oluyor. Bazı yolcuların da kara kutu gibi bahtı kara. Kararır hava, şaşılır rota. Hem kaptan hem yolcu bir de yolcuyu bekleyen hancı, yok mu bu derdin ilacı diye feryat figan bağırtır adamı. Seyrimizi, idaremizi ve de irademizi şekillendiren yada şekillendirdiğimiz her birimize naçizane tavsiyem %1'lik dilimi iyi kullanıp % 99'luk dilimde yer alan, davranışlarımıza yön veren, kara kutumuzda neler saklı itina ile aramak lazım. Kara kutuyu bulmak kolay mı ? değil. Oldukça zorlayıcı, engelleyici. Bulunabilir mi? Kesinlikle evet. Emek istiyor, kaybolmuş kendinin akıbeti hakkında arayışa girmek. Kendi adıma söylüyorum emek isteyen oldukça meşakkatli bir iş arayış. Duygu, düşünce, davranış denizine dalıp boğulma riskini göz ardı etmemek gerektiğini söyleyebilirim. İnanç kalıplarımızı tespit edip oluşturulan inanç kalıplarını ne kadarı bize ait ne kadarı başkasının irdelemek farkındalığına varırsak seyrimizin kolaylaşacağı net. Hepimiz öğrenilmiş çaresizlik halleri, öğrenilmiş korkularla yaşayıp yaşamımıza ve başkalarının yaşamlarına yön veriyoruz bir bakıma. Bu aralar yaşadığım kayıp yüzünden yaşam denilen seyir yolculuğumda boşluklara denk gelip sarsıldım doğal olarak ve tasarımım gereği sarsılmanın etkisi ile tutunacak yer aradım, bazen sağım da bazen solumda, sarsıntıyı hafifletmek adına. Tutunarak düştüğüm boşluktan sağ salim çıkacağımı düşünmek biliyorum ki kocaman bir yanılsama. Seyir tamamlanmadığı sürece de boşluklarda olacak düşmek te var işin ucunda. Bilinçaltı kayıtlarıma ulaştığım bir kaç yıl oldu. Ara ara kapılsam da rüzgara kendi idaremi de irademi de kimselere bırakmadan değiştiriyorum inancımı. Derin bir kazı ile sorular sorarak çözüveriyorum işi. Beş N bir K soruları ile inançlarımı kazıyorum. Kim, ne , ne zaman, nerede, nasıl kaydetti bu bilgiyi kara kutuya? Kayıtları kara kutudan gerisin geri dinliyorum bir bir.
İnançlarımı bulmayı derin kazı ile sorunu kökten halletmeyi bana öğreten mucize çocuğun annesi, bilge kadın Saba hocama gönülden selam olsun. Kara kutularımıza sözü, sesi ve inancı ile şekil verenlerimizi de ayrıca saygılarımla anıyorum. Niyetlerinin saf, bildikleri yerden bildikleri kadarı ile idare etmeye çalışmışlar kendilerince. Ekilen ekilmiş. Ama ekileni beslemek işte o tehlikeli. Bizler kendi bahçemize sahip çıkalım. Bilinçaltımızla değil bilinçli bir şekilde ekileni temizlemek, ektiğimiz her tohuma dikkat etmek çok ama çok önemli. Bu inanç benim inancım mı? Bana mı ait ? Soruları ile başla. Sonra derinleştir kazını. Kazıdıkça bulacaksın kimin, neyi, ne zaman, nerede ve nasıl ektiğini, tohum niyetine bahçene? Bu inanç sana mı ait? Annene mi? Babana mı? ... Kim yada kimler bilerek yada bilmeyerek çiçek yerine ayrık otu ekti bahçene...
Seyirlerimizin rahatlıkla ve kolaylıkla, idaresinin ve iradesinin kendi elimizde olduğunun bilinci ve farkındalığı ile güzel bir yolculuk diliyorum hepimize...
26.03.2025
Günay AKBAYIN YİĞİT
Yorumlar