GURURUN RENGİ TURKUAZ MI?



“Boşuna dememişler: Bak dalgana, dalgan büyüsün.”

Yine aş pişen mutfakta toplandık dostlarla. Sallanan ve sarsılan gurur konuşulacak muhabbet sofrasında. Garip bir sessizlik hâkim. Konu komşu son zamanların gözde dizilerinden birine kaptırmış olmalı kendini. Kalkıp bir göz atsam mı? derken...

Mutfak giderinden geçen suyun sesine, yan binanın müdavimi olan ve arada bizim girişe de uğrayan turuncu tüylü köpeğin sesi ekleniyor. Sessizlik bozuluyor. Komşular evde belli.

Masadan kalkıp sihirli iksirimi hazırlamak için ocağın düğmesini ateşliyorum. Mavimsi bir renkle alev alan gaz, kıvrıla kıvrıla çaydanlığı ısıtmaya başlıyor. Bütün gazlar yandığında böyle mavimsi mi olur acaba? Oda arkadaşım olsa "her b… da bilmek zorunda değilim" deyip geçerdi. Haklı olabilir.

Tayinle buraya geleli çok olmadı. Kararlı duruşu ve yaydığı enerjiyle oda arkadaşımı gizli bir hayranlıkla izliyorum. Yaş farkımız olmasa sohbet edip derinleşebilirdik belki. Ama yollarımız, yaşlarımız, takıldığımız meseleler farklı.

Gururdan Gaza, Gazdan Doğallığa

Gururdan başladım, gaza geçtim, oradan doğallığa... Helal olsun bana! Suyun kaynamasını beklerken biraz araştırma yapıyorum. Renk, farklı dalga boylarında elektromanyetik ışıma sonucu oluşuyormuş. Görülebilir aralığı 400-700 nanometreymiş. İnsan gözünün algıladığı renk aralığı bu dalgalar sayesinde mümkün oluyormuş.

Oda arkadaşım haklı: Bu kadar detaya ne gerek. Ama işin özü şu ki: Hepimiz enerjiden ibaretiz. Yayılan dalgaların eşleşmesi sonucu görünür oluyor her şey. Boşuna dememişler:

 "Bak dalgana, dalgan büyüsün."



İksirin Gücü Adına

Gazı kısıp büyük bir bardağın içine sirke, limon, tarçın, zencefil ve bal ilave ediyorum. Bu gece olmazsa olmazım bu iksir. Suyun kaynamasını bekliyorum mutfak tezgahının başında.

Dostlarım sabırsızlanıyor:
“Dön artık masaya, bırak şu gazı mazı!”

Gazı anladık da, mazı ne abi? Su fokurdamaya başlarken ben kıkırdıyorum. Mazı mı, mazi mi?

Aslında bu muhabbetin yanına kahve ya da demini almış çay yakışırdı ama bedenimin yükü artınca iksirimden medet umuyorum bu gece. Bardağı taşırken elim yanıyor. Ama gurur yapıp elimi sallıyorum, hiç bozmuyorum havamı.

"Yanmam arkadaş, yakamaz beni hiçbir şey."



Dostların Bakışı

Dostların gözünden kaçmaz elbette sakladığım acı. Kanayan parmağa işedikleri gibi, yanan parmağa da tükürük şartmış! Tükürüğün iyileştirici gücüyle buluşturuyorum elimi. Limon sıktığım içeceğe bir de acı karışıyor. Fark etmeden muhabbetin içine de limon sıkmışım
Gururun renginin turkuaz olduğunu biliyor muydunuz?
Caka satacak, böbürlenecektim. Ama dostların bakışı başımı öne eğdiriyor. Böbürlenecek bir durum yok ortada zaten.



Kendimden kaçsam dostlara yakalanıyorum. İçsel sorgu büyüyor. Ve bir ses yankılanıyor içimde:

“Sen doğru yolda ol da, varsın sanan eğri sansın.
Lakin sakın unutma ki, sen kendini bir şey sanmadığın sürece doğru insansın.”
— Yunus Emre



Allah doğru yoldan ayırmasın diyemeden Mevlana devreye giriyor:

 “Herkesin başında bir böbürlenme havası eser,
ama ecel sillesi bir gün onların kafasına da iner.”



Kibirden Arınmak

Hazmetmek zor bu sözleri. İksirimden bir yudum alıp yavaşlıyorum.

 “Boynum kıldan ince.”
diyerek eğiliyorum sözlerin önünde.



Sessizce içime dönüyorum. Böbürlenmeye, çalım atmaya, gurur yapmaya ne gerek?
İnsanız işte... Biraz fazla, biraz eksik ama eşsiz ve biricik.

Andaki gücümü doğru kullanarak dönüyorum yüzümü aynaya. Ayna ayna demeden. Ve dalgam dalga büyürken, içimdeki ses fısıldıyor:

“Gurur yıkımdan, kibir çöküşten önce gelir…”
— Eski Ahit



Yıkım ve çöküş yaşamadan önce bir bakalım mı dalgamıza?
Neyi büyütüp neyi küçültüyoruz yaydıklarımızla…

Günay AKBAYIN YİĞİT
12.05.2024 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİYAH BEYAZ BİR FOTOGRAF KARESİ

ÜSKÜDAR'A GİDERİKEN...

CEMRELER DÜŞMEDEN ÖNCE...