YOKLUGUNA YASLANDIM...
Anneler günü anneleri anmak ve onurlandırmak adına kutlanan özel bir gün. Dünyanın farklı yerlerinde farklı zamanlarda kutlandığını biliyorsam da böyle bir gün nereden çıktı neden kutlanmalı diye içten içe hüzün altında saklı kızgınlıkla birlikte aralıyorum sayfayı.
Anneler günü geleneği, Antik Yunanların Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başladığını, Antik Romalılar da ilkbahar festivallerini İsa'nın doğumundan 250 yıl öncesinden ana tanrıça Kibele onuruna kutladıklarını bilgisine eriştikten sonra ABD'de Anna Jarvis'in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü, ardından 1914 yılında Kongre'nin onayıyla Amerika Birleşik Devletleri çapında genişlediğini ülkemizde ise 1955 yılından itibaren kutlandığını öğrenmiş bulunuyorum.
Allah biliyor ya anamı kaybettiğim o günden sonra anıldığı her gün içimin sızım sızım sızlandığı bir gün olarak gelmesini ve çabucak geçmesini istediğim bir gün olarak bende yer edindi. Yarama tuz basıyor bu kutlama hali. Sadece anacığım ile ayrılık bu duruma tek sebep bu desem külliyen yalan olur. Bir kadın olarak anneliğin yaşam bulduğu bir rahme sahip olmama rağmen yeni bir yaşam yaratamamanın bir eksik olma ve bir eksik kalma inancı ile kendimi paraladığım yıllar içinde tamamlanamama duygusu ile defalarca yaratıcı parçamın kesilip, biçilmesi ile defalarca yatırdım bedenimi neşter altına.
Rahim enerjim yaratmalısın, doğurmalısın, var etmelisin diye bas bas bağırırken bilinçaltıma döşenen yollar beni çıkmaz yollarda anne olma arayışı ile bir labirent içinde çıkış yolu ararken çıkmazda bıraktı yıllarca.
Rahminiz yaratamıyorsa kadınlığınızın ve yaratımınız üzerinde hak sahibi olanların bir çok sahibi çıkar ortaya. Bir savaş alanında silahsız kalmış bir askersinizdir artık. Sığınacağınız, saklanacağınız bir alana sahip değilseniz öldürülmeniz ve yaralanmanız an meselesidir. Yirmili yaşlarımın ortasında kendimi bulduğum bu arenadan kalbimden vurulan beni yaralayan kurşuni sözlerle defalarca yara alan kalbimi onarmak adına sil baştan sarıldım içimde büyüttüğüm çocuğa...
Anne olan anneliği ile kutsanır, onurlandırılır, kutlanır da anne olamayanlar " Olsun." "Ama " ile başlayan cümlelerin ardında saklı mesajla " Ben onurluyum ama sende onurlusun, sende takdire şayansın, sende layıksın doğuramasan da...." cümleleri ile kutlanırlar...
Hatta ve hatta kürsüler kurulur gümüş madalyona layık görülürsünüz birinciden sonra ikincilikle.
Yazarken akıttığım gözyaşlarına bulutlar eşlik ediyor sağanak halinde..
Hem kendime kızgınım hem de Tanrıların ve Tanrıçaların annesi Rhea'ya, Tanrıça Kibele'ye
Bu işi resmileştiren konseye, sınırımı ihlal eden konuya komşuya, haddini bilmeden konuşan ve davranan sınırlarımı ihlal eden herkese...
Bir kadın çocukları ile birlikte dünyaya gelir. Bunu biliyor muydunuz? Bırakın isteyen istediği şekilde doğursun içinde büyüttüğü çocuğu...
Ben ve benim gibi bir çok kadın yıllarca yaratıcılığımızdan mahrum bırakılıp mutsuz hissettirildik anne kimliği altında.
Yapmayın derim. İncitmeyin kadınları. Doğuran kadar doğuramayanda eşsiz ve biricik. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun.
Can alıcı kurşuni sözleri sıkmayın savunmasız kalpte saklı her bir anneye ve çocuğa...
Sevgili Derya'nın mesajını okuyunca bir çember çizip yokluğuna yaslanıyorum anacığımın.
Bugün onurlandırılması gereken annelerimiz var. Ve her birimiz sevgili arkadaşım Derya'nın dediği gibi " Hepimiz onların içinden geçtik." Bu geçişin toprağı her bir annenin ve o geçişte büyüyüp yaşam bulan her bir çocuğun önünde saygıyla eğiliyorum. Ve sevgili arkadaşım Derya'nın mesajı ile sonlandırmak istiyorum satırlarımı...
"Anneler Günü vesilesiyle,
rahmetle, şefkatle, farkındalıkla…
sessizce bir selam gönderiyorum her anneye…
ve her annenin içinden geçmiş çocuğa.
Bazı insanlar anne kucağında büyür.
Bazıları ise sadece kucağın hayalini taşır içinde.
Ama her birimiz bir annenin içinden geçerek geldik bu dünyaya.
O anın izini silmek mümkün değildir.
İster sıcak bir iz olsun,
ister soğuk bir boşluk.
Kimimizin hâlâ sığınacak bir annesi vardır,
kimimiz için ise o yer, sadece bir çemberin içidir
tebeşirle çizilmiş, düşte kalmış bir yuvarlak.
Kimi zaman özlenen,
kimi zaman hiç tanınmayan bir ten.
Annelik anlatılmaz.
Ne sadece şefkat,
ne sadece eksiklik.
Bazı anneler sarar,
bazıları dokunamaz bile.
Ama yine de…
Bir yer var içimizde,
ilk geçişin sesiyle dolu.
İster kıvrılıp içine çekilelim,
ister hiç uğramamış olalım o durağa
varlığı inkâr edilemez bir iz gibi
kalır içimizde.
Bugün belki hiçbir şey söylemeden
sadece oraya dönmek mümkün.
Bir çemberin içine eğilip,
bir anneye ya da onun yokluğuna
başımızı yaslamak."
11.05.2025
Derya ERKUT
11.05.2025
Günay AKBAYIN YİĞİT
Not: İçimdeki anne ve çocuğun işbirliği ile yazılmıştır.
Ayrıca Canım annem BESİ AKBAYIN'ı bu özel ve güzel günde saygı ile anıyor hürmetle çemberimi çizip yokluğuna yaslanıyorum. Senin içinden geçip yaşama merhaba dediğim için kendimi şanslı hissediyorum. Şefkatli göğsüne yaslanmak huzur verici. Seni çok ama çok seviyorum ışıklar içinde uyu.
Yorumlar
yazını okudum…
derinden duydum.
Benim içimde dönüp duran pek çok şeyi taşıyordu kelimelerin.
Aynı yerden bakıyor olmak, çok kıymetli geldi.