Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR KADIN,BİR ÇOCUK, BİR MASAL💚💚💚

     Bir yokmuş bir varmış. Sarp dağların arasında iki nehrin kıyısında avare bir kadın yaşar çocuklara masal anlatırmış. Anlattığı masallar, dağlarda ses olur sularla akar, ihtiyacı olana varırmış. Anlattığı her masala tersinden başlarmış. Bir yokmuş bir varmış. Çocukları çok mu çok severmiş. Çocukları seveni, koruyup, kollayanı da bir başka severmiş. Bir yareni ses etmiş kendisine. "Anne olacağım anne. Kızım  geliyor kızım . Yıl yenilenmeden az   önce . " Ses yankılanmış odada akmış duygularla. Varmış masal anlatan kadına. Kadından Munzur'a Munzur’dan  ummana. Avare kadında şahit olacakmış bu sancılı doğuma. Doğurulmuş ve doğurulacak olan bir kadın , bir çocuk, bir masal. Avare yolcu söz vermiş  anda. Anlatacakmış doğumu masal  tadında.       Bir yokmuş bir varmış. Pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken.... Uzak bir diyarda bakır kızılı gökyüzü altında bir yayla yolunda bir kadın doğum sancısı ile...

SABAHI DİNLEMEK....

Sabahın oldukça erken bir saatinde uyanıyorum. Araladığım perdenin tam karşısında yemyeşil ağaçlarla sarıp sarmalanmış sarp dağlar uzaktan oldukça vakur görünüyorlar. Dağların tam üstünde günün habercisi, her gün önünde saygıyla eğilip selamladığım, ışığı ile hepimizi aydınlatan güneş. Yaydığı ışığı ile  yeni uyanmış bedenimin üzerinden gezinirken kamaştırıyor gözlerimi. Ama bugün gözlerimle değil kulaklarımla bağ kuracağım. Gül kokulu kadının sesine istinaden bende dinlemeye başlıyorum. Kulağımın algıladığı her bir sesi kendi sesimden mahrum bırakarak dinlemeyi deneyimlemeye çalışacağım. Konuşmadan, varsayımda bulunmadan, yargılamadan herhangi bir anlam yüklemeden sadece dinlemek. Nasibi olanda kelimelerim aracılığı ile benden dinlesin duyduğum sesleri. İlk duyduğum ses serçelerin  cıvıltısı. Bu cıvıltılı sesle  güne başlamak ne kadar da harika diyemeden  avazı çıktığı kadar bağıran kargalar dahil ediyorlar kabaca seslerini. Yan bloğun önüne park edilmiş kamyonet ho...

NAZAR BONCUKLU ÇOCUK...

Kapıyı aralık bulup içeri sızan rüzgar kulübemin tozunu  almak istercesine yalıyor yerleri. Çat kapı girdiği yetmiyormuş gibi  ayaklarımı gıdıklarcasına yerimden oynatıyor beni. Yahu şimdi zamanı mı? Demeye kalmadan teklifsizce gezinmesine devam ediyor. Arka fonda gezinen rüzgara eşlik ediyor Leman Sam  " Penceremin perdesini havalandıran rüzgar, denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar, g ir içeri usul usul beni bu dertten kurtar,.. Bana esmeyi öğret, bana sevmeyi öğret, esip geçmeyi öğret." aklımda kaldığı kadarıyla sözlere ve esen rüzgara eşlik ediyorum anda. Oysa bu akşam nazar boncuklu çocuğu anlatacaktım size. Esen rüzgarla birlikte savruluyorum bir o yana bir yana. Esmeyi öğretmek için mi?  Esip geçmeyi öğretmek için mi?  Esiyorsun demeden  terk ediyor kulübemi. Teklifsizce gelmiş olsan da  geziniyordun  efil efil esiyorduk birlikte, birden bire  nerelere kayboldun böyle. Hemencecik darılıp gitmece de neyin nesi kızıveriyor...

ŞAHİDİM ÇAM AĞAÇLARI...

Doğduğum evin yanı başındaki yoldan geçen bir yolcuyum. Yola çıkan herkes farkında mıdır?  acaba! Çıktığı yolun nereye varacağını diye geçirirken içimden. Annemin çığlıklarını duyumsuyorum. Beni doğurmaya çalışırken  hayal ediyorum  doğum anımı. Tanış hissettiğim  yola yakın duran heybetli çam ağaçları göz kırpıyorlar birden bana. Amma da büyümüşler demeye kalmadan sesleniyorlar. "Hey  epeyce büyümüşsün  doğumuna şahidiz biz."  Doğduğum  ev çam ağaçlarının dimdik durduğu  yerin hemen ardında. İki evin birbirine yaslandığı, kardeşlik yaptığı yer, orman işletme adıyla anılan bir site. İki odası olan bu evin  odalarından biri  misafirlere ait. Adı gibi içine konulan eşyalarda, misafirlere yapılan muamele kadar özel. İkramlık şekerler ve kaymaklı bisküvilerde alınması zor ve ulaşılmaz oldukları için olsa gerek annem tarafından evin tek yolculuk simgesi tahtadan yapılmış bavul içinde saklanırmış vaktinde.  Aynı evde şeker, kaym...

HAYALLERDE GEZİNEN ÇOCUK...

Her sabah olduğu gibi bu sabahta Dersim diyarının  iki yakasını bir araya getiren doğusu ile batısı, zengini ile fakiri arasında  bağlantı kuran, şehrin birleştiricisi, eskilerin Mameki, yeni neslin Elazığ adıyla andığı köprüden geçmekteyim. Bu geçiş noktasının sağını inananlar solunu âşıklar kapmış vaktinde. Her sabah olduğu gibi bu sabahta  köprüden geçerken geçişlerimize kolaylık dilemek adına yüzümü dönüyorum öncelikle sağıma. Hızır ile Munzur'un musahipliğine şahitlik eden   iki suyun birleştiği kutsal mekan Gole Çetu'ya. Ellerim kalbimde  önünde saygıyla eğiyorum başımı. Sessizce yakarıyorum  bu kutsal günde. Sonra soluma dönüp eskilerin  Flamingo  benim Âşıklar diyarı adını koyduğum yere el sallıyorum.  Gönülleri sarmaş dolaş olmuş  sevenlere günümüz aydın olsun diyerek geçişimi tamamlıyorum. İçimdeki  çocukla  akşama bir  araya gelip oyunlar oynamak üzere kaçamak yapacağız âşıklar diyarına. Geçmişi anıp, anın ...