Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SAKLI KADINLAR

         Hüznün yollarına düşerken tırmandığım o yüce dağın eteğinde bir masalın içinde bana benzer, yazara benzer dağ gibi bir kadınla karşılaşmak beni şaşırtmıştı. Haydar adında genç bir delikanlının kelimelere döktüğü masalının içinde bende vardım artık. Etrafı karla kaplı iki göz odalı Haydar'ın  köydeki evine konuk olmuştum bir  kış gecesinde. Harıl harıl yanan ocağın etrafında oturan çocukların arasına katılıp; bende çocuk olup dedemin dizinin dibinde dinlediğim masalları dinler gibi dinlemiştim sakalına ak düşmüş babadan . Dilinden  dökülen her sözü pür dikkat dinliyordum. Jele olup  elini tutuyordum babamın. Elini tuttuğum babamla diyar diyar, dağ dağ  geziyor  murat arıyordum Jele gibi kendime .Yolun yarısında babalarımız yorgun düşüyordu. Tek başına yürünecek yollarda yalnız kalıyorduk birlikte. Tırmanılacak dağlar, savuran  uçuran rüzgarlarla konuşmayı öğreniyorduk. Çöllerin kavurucu sıcağında yalın ayak kaçarke...

DAĞ VE YOLCU

    Bir hayalle kulübeme konuk ettiğim iki güzel insanın kayboluşlarını izliyorum yolun başında. Vedalaşmalardan haz almayan ben kulübeme dönerken üzgün ve bezginim . İçim buruk, garip bir boşluk içindeyim. Varlıklarının eksikliğini hissediyorum. Her hallerinin yerinde ayrı bir boşluk oturmuş sanki. Sesleri, duruşları, oturuşları, anlattıkları, dinlediklerim, öğrettikleri ve öğrendiklerim eksik. Onlarla birlikte bende eksiliyorum anda. Boğazıma oturuyor koca bir  yumruk. Her veda da sus olur, pus olurum. Her vedada gidenle birlikte bende gider yok olurum. Li Po gibi  kayboluyorum sessizce anda. Varım ama yokum aynı zamanda. Her kayboluşun ardında bazen yollara bazen dağlara sığınırım. Dağlar annem olur  teselli ederler hüzünlenen kalbimi. Şefkatle sararlar beni. Sesim sessizliğimde kaybolur. Ah bir bilseniz dağlarla ve yollarla olan hikayelerimi. Kaç kez bağrına basıp avuttular. Kaç kez gözlerimden akanı başlarına  taç ettiler. Kaç kez  heybetinden su...

AYRILMA VAKTİ

                                                              AYRILMA VAKTİ       Bir gece vakti bir kitabın içinden bir hayali çekerek yazarın hayalinin içine kendi hayalimi yerleştirmiştim. Dan Millman ile bilge bir kadını dağların eteğine kurulu olan kulübelerinden alıp bir başka dağın eteğine kurduğum kulübeye taşımak  benim için büyük zevkti. Dağlar bana, ben ruhun evrensel yasaları üzerine bir araya gelen bu iki insana tanıklık ediyordum. Hayalime konuk olduklarından  beri  her söyleneni dikkatle dinliyor, her yapılan davranışı dört gözle izliyordum. ikisi ile birlikte kalkıyor onlar uyurken öğrendiklerimi hazmetmek için uykusuz geceler geçiriyordum...

BİR ÖĞRETMEN VE BİR ÇOCUK

Yaşanan her ilkler heyecan verici. Bizde abimle ilkokulunun bahçesindeyiz birlikte. Abim, kesme taşlar içinde saklı çocukluğuna özlemle bakarken bende hayale dalıyorum  anda.  Sarışın bir çocuğun  siyah önlüklü halini düşlüyorum. Beyaz bir yakalık takıyorum boynuna. Sonra yakalık  var mıydı o zamanlar da ?  diye soruyorum içimden abime. Öğretmenin zil sesi yerine " Haydi çocuklar içeri..."  sesi çınlıyor kulaklarımda. İtiş kakış giriyoruz sınıfa. Ön sırada otururken buluyorum abimi. Sarışın, bakışlarında muziplik saklı,  tatlı mı tatlı, ufak tefek bir çocuk. Tüm çocuklar kara önlüklü. Beş sınıf, bir öğretmen  tek odalı, kesme taşlı bu  binada, hepsi bir arada.  Hepsi mutlu. Mevsim Sonbahar. Hava soğuk. Beşlerden bir çocuk sobayı yakıyor.  Dışarı soğuk. İçeri sıcak. İçeri çocuk. Sonra ders başlıyor. Birler beşleri. beşler birleri  dinliyor. Oluyor beş dikiş. Öğretmen soru soruyor. Kimi ben ben diye bağırıyor, kiminin boynu bük...

GÖLGE İLE BULUŞMA

  GÖLGE İLE BULUŞMA Hayalimin kulübesinde  avare halimin değişip dönüştüğü yerde kalmıştık. Bu değişime dağ, yazar ve    bilge kadın tanıklık ediyordu. Li po‘nun  kimi zaman sert, kimi zaman şefkatli  belirlediği hedeflere doğru bir adım geri bir adım ileri giderken  hedefi on ikiden vurmanın   heyecanı ile eyleme geçmiştim. Parmaklarım   kalemle birlikte boş sayfa üzerinde hareket ederken yüreğimde ikisine eşlik ediyor ve  heyecanla küt küt atıyordu. Maratona çıkmış bir koşucu gibi hissediyordum. Daha önceleri de kalemle yarenliğim olmasına rağmen bu yarenliğe birilerinin şahit olması beni nefessiz bırakıyordu. Gecenin karanlığında yazar ile bilge kadının uyuduğu saatlerde ben hayalet casper gibi dans ediyorum. Kulübenin    gıcırdayan  tahta kapısından dışarı sessizce sızıyor, derin derin nefesleri ciğerime dolduruyorum. Gecenin ayazında tir tir titreyene kadar g...